KONFEDERASYON HABERLERİ

GÜNDOĞDU: ÖZGÜRLÜK ALANLARI GENİŞLETİLMELİ (Röportaj-Özel)
Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Türkiye`nin iç ve dış politika açılımlarını `e değerlendirdi.
Türkiye`nin demokratikleşmeye ve özgürlük alanlarını genişletmeye ihtiyacı olduğunu vurgulayan Gündoğdu, "Mevcut hak ve özgürlükler milletimize dar geliyor" dedi.
Yasama, yürütme ve yargı organlarının 1982 darbe anayasasıyla dizayn edildiğini ve TBMM`nin yetkilerinin gasp edildiğini belirten Gündoğdu, şöyle konuştu: "Bunun için biz diyoruz ki, 12 Eylül kalıntısı ve militer ürün olan 82 Anayasası kaldırılmalı, yerine çağdaş, sivil, demokratik, özgürlükçü, milletin değerleriyle barışık ve millet iradesini merkeze alan bir anayasa yapılmalıdır."
* Memur-Sen Genel Merkezi`nde görüştüğümüz Gündoğdu ile Türkiye`nin son dönemde baş döndüren diplomasisi başta olmak üzere demokratik açılımlar, yargı reformu, anayasa değişikliği ve toplugörüşmelerde gelinen son noktayı konuştuk.
* Türkiye`nin son dönemde iç ve dış politikada alışılmadık açılımlar yaptığına şahit oluyoruz. 8u açılımların ihanet olduğu iddia ediliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Memur-Sen ailesi, ilkesel olarak kimin yaptığına değil ne yapıldığına bakar. Yine açılımların kimin veya, kimler için olduğuna değil insanımıza ve ülkemize faydası var mı yok mu ona göre değerlendirir. Olayları ya siyah ya da beyaz görme anlayışında da değildir. Siyah ve beyazın yanında birçok ana rengin onların yanında da birçok ara rengin olduğunun farkındadır. Bu çerçevede, son yıllarda yapılan açılımları bir sivil toplum kuruluşu olarak yakından izliyoruz. 10 yıl öncesine kadar Yunanistan başta olmak üzere tüm komşularımızla kavgalıydık. Suriye ile savaşın eşiğindeydik. İran`la sürekli gerilim yaşıyorduk. Bugün ise İran`dan doğalgaz alıyoruz. Suriye ile adeta tek ülke haline geldik. Yunanistan`a Asya`nın gazını pazarlıyoruz, dost olduk. Rusya ile düşmandık, bugün stratejik ortak olduk, dış ticaret hacmi açısından Rusya birinci sıraya yerleşti.
"ÇÖZÜMSÜZLÜK TÜRKİYE`NİN POLİTİKASI OLAMAZ"
Bu gelişmelerden de görüleceği gibi ülkeler arasında ebedi dostluklar olmadığı gibi ezeli düşmanlıklar da yoktur, olmamalıdır. Memur-Sen, Türkiye`nin dış politika açılımlarını ihanet ya da hainlik kavramlarıyla değil ülkenin çıkarlarıyla örtüşüp örtüşmediğine göre değerlendirmektedir. Ermenistan ile yapılan açılıma bu kapsamda bakıyoruz. Türkiye Ermenistan sınırlarını açınca Kafkaslar`daki etkinliği artacak, enerji politikalarında daha güçlü hale gelecekse destekleriz. Bu konuda elbette kırmızı çizgilerimiz de var. Ermenistan`ın Karabağ`dan çekilmeden açılmasına da evet demeyiz. Ermenistan`ın Karabağ`dan çekilme planı ile Türkiye`nin sınırları açma planı eşgüdümlü yapılmalıdır. Kıbrıs meselesine de bakışımız aynıdır. Uluslararası menfaatlerimizle örtüşüyor mu örtüşmüyor mu? Çözümsüzlük Türkiye`nin politikası olamaz. Her şeye hayır diyemeyiz. Türkiye`nin önünü tıkayan yüzyıllık sorunları artık kendi inisiyatifimizle, birilerinin dayatması olmadan çözmeliyiz.
"AYAĞIMIZDAKİ KİLİTLER ARTIK AÇILMALI"
* Dış açılımların yanında iç açılımlar (demokratik açılım) konusunda ne düşünüyorsunuz?
-Memur-Sen ailesi olarak, sorunlara etnik.boyutuyla yaklaşmıyoruz. Demokratikleşme ve özgürlükler açısından bakıyoruz. Türkiye`nin demokratikleşmeye, özgürlük alanlarını genişletmeye ihtiyacı var. Mevcut hak ve özgürlükler milletimize dar geliyor. Türkiye`nin kilit sorunlarını ya çözeceğiz ya da erteleyeceğiz. Ayağımızdaki bu kilitleri açarsak parlak bir geleceğe yürüyeceğiz, Mevcut haliyle sorunları sürekli sırtında taşımanın maliyetini ödemeye devam edeceğiz. Türkiye büyük ve lider ülke olma iddiasından uzaklaşacak. Eğer Türkiye demokratik ve güçlü ülke olma hedefinde ilerlemek istiyorsa, temel hak ve özgürlükler alanında bir açılımın yapılması doğru bir yaklaşımdır. Bunun tüm sivil toplum kuruluşlarıyla görüşülerek oyunlaştırılması bizi de memnun etmiştir. Demokratik açılımın koordinatörlüğünü yapan içişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay, Konfederasyonumuzu ziyaret etti ve ne düşündüğümüzü sordu. Biz de kendisine hazırladığımız raporu sunduk.
"12 EYLÜL KALINTISI ANAYASA KALDIRILMALI"
* Sayın Bakan`a sunduğunuz raporda ne vardı, önceliği neye verdiniz?
-Her zaman söylüyorum. Bir gömleğin ilk düğmesi yanlış düğmelenirse diğerleri de yanlış düğmelenir. Türkiye kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği yasama, yürütme ve yargı erkleri tarafından yönetiliyor, işte bu erklerin görev, yetki ve sorumlulukları darbe ürünü 82 Anayasası tarafından dizayn edilmiş. Sistem dizayn edilirken demokrasinin kalbi TBMM`nin yetki alanları başka organların müdahalesine açık tutulmuş. Türkiye bugün bunun sıkıntısını yaşıyor. Bunun için biz diyoruz ki, 12 Eylül kalıntısı ve militer ürün olan 82 Anayasası kaldırılmalı, yerine çağdaş sivil, demokratik, milletin değerleriyle barışık ve millet iradesini merkeze alan bir anayasa yapılmalıdır.
"GÖRÜŞMELER MUTABAKATSIZLIKLA SONUÇLANDI"
* Son olarak bildiğim kadarıyla, toplugörüşmelerde mali haklarda anlaşamadınız. Şu an son durum nedir?
-Memur-Sen ailesi olarak, toplugörüşme masasına öncelikli talep olarak kamu görevlilerine toplusözleşme ve grev hakkının verilmesi talebiyle oturduk. Birinci önceliğimiz buydu. Ancak, diğer sosyal, idari ve mali haklarla ilgili de ciddi bir hazırlık yaparak gittik. Tam 120 sayfalık teklif paketiyle Kamu İşveren Kurulu`nun karşısına çıktık. Ancak, Kamu işveren Kurulu hiçbir hazırlıkla gelmediği gibi "hayır" koduna ayarlanmış olarak karşımıza çıktı. Buna rağmen sağlık çalışanlarının çalışma süresinin 9 saatten 8 saate indirilmesi, giyim yardımının nakit olarak verilmesi, emekliye ayrılan personelin 500 TL olan yolluğunun 750 TL`ye çıkarılması, çocuk yardımında sayı sınırının kaldırılması, belediye çalışanlarının zamanında alınmayan alacaklarının takibi, KEY hesaplarının ödenmesi, bakıma muhtaç özürlünün birinci dereceden yakını kamu görevlisine bir saat izin verilmesi gibi insani boyutu olan 40`ın üzerindeki sosyal konuda uzlaşmaya vardık. Mali konularda ise hükümetin 2.5 artı 2.5 maaş zammı artışı dayatması nedeniyle Uzlaştırma Kurulu`na gittik. Uzlaştırma Kurulu, bizim son teklifimiz olan 4 artı 4 maaş zammı önerimizi aynen kabul etti. Ek ödeme, refah payı ve toplusözleşme ve grev hakkı konularında hükümetin önüne yol haritası olabilecek nitelikte kararlar aldı. Ancak, hükümet eski maaş zammı önerisinde direndi. Ekonomik verilerle örtüşmeyen bu teklifi kabul edemezdik, etmedik, mali konulardaki görüşmeler mutabakatsızlıkla sonuçlandı.
"AÇILIMLAR İÇİN SİVİL ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR"
* Bundan sonra ne olacak?
-Şimdi söz Bakanlar Kurulu`nda. Biz, Bakanlar Kurulu`nun Türkiye ekonomisinde iyileşmeyi ve 2010 yılında büyümenin pozitife geçeceği tahminlerini de dikkate alarak bütçe kanunuyla kamu görevlilerine hiç değilse Uzlaştırma Kurulu`nun karara bağladığı 4+4`ü vermesini bekliyoruz. Ancak, biz asıl hedefimiz olan toplusözleşme ve grev hakkını elde etmek için mücadele başlatacağız. Memur-Sen ve bağlı sendikaların yetkili organlarıyla görüşerek toplusözleşme ve grev hakkı başta olmak üzere kamu görevlilerinin insanca yaşamasının önünü açacak düzenlemelerin yapılması için eylemler ve kampanyalar başlatacağız. Sözün özü, dış açılımları yapabilmek için de, iç açılımları yapabilmek için de, memur açılımını yapabilmek için de sivil bir anayasaya ihtiyaç vardır. Bu anayasa Türkiye`nin altına imza koyduğu ILO`nun 87,98 ve 151 sayılı sözleşmelerini ve Avrupa Sosyal Şartı`nın 5 ve 6. maddelerini dikkate alarak yapılmalı ve kamu görevlilerinin önündeki en büyük engel olan toplusözleşmesiz ve grevsiz sendika yasasından kurtarmalıdır. Kamu görevlilerine konan siyaset yasağını kaldırmalı ve en eğitimli kesim olan memurların birikimleri, siyaset yoluyla milletin hizmetine sunulmalıdır.
"ÇÖZÜMÜN MERKEZİ MECLİSTİR"
* Açılımların Türkiye`yi böleceği korkusu var. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Türkiye hem içeride hem dışarıda demokratik açılımları başarıyla tamamlarsa, ekonomisi başta olmak üzere tüm değerleri pozitife döner. Bu durumda bırakın bölünmeyi bölgesel ittifaklar çok daha güçlü hale gelir. Yukarı da da söylediğim gibi daha yakın tarihte Suriye ile savaşın eşiğindeydik, bugün `sınırları kaldıralım` noktasına geldik. Dolayısıyla Türkiye`nin demokratik standartlarının artması bölünmeyi değil, bölgesinde daha güçlü ülke olmasını sağlar. Bölgesinde lider ülke olur, bu liderliği onun küresel oyuncu olmasına da katkı sağlar. Ancak bu anayasa yapılıncaya kadar da şehit ailelerini üzmeden yeni şehitler vermemek için çözümün merkezi Meclis olmalıdır. Teröre destek vererek ya da terörün oluşturduğu acıdan rant elde edenlerin oyuncaklarını ellerinden almalıyız. Kardeşliğimizi, birliğimizi daha güçlü tesis etmeliyiz.
"TÜRKİYE GÜÇLENİRSE ORDUSU ZATEN GÜÇLÜ OLUR"
* Peki Genelkurmay Başkanlığı`nın açılımlara tepki olarak yorumlanan "Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye" söylemini nasıl değerlendiriyorsunuz. Güçlü ordu ile güçlü Türkiye mümkün mü?
-Bir ülke için güçlü bir ordunun varlığı dış güvenlik açısından her zaman için önemlidir. Ancak, güçlü ordu kavramı da değişim geçirmektedir. Eskiden orduların gücüne asker sayısına bakılarak karar verilirdi. Şimdi ise askerlerin profesyonel olması, silahların son teknolojilerle donanmış olması daha ön plana geçti. Bu açıdan, elbette profesyonelleşmiş, son teknolojiyle donanmış güçlü bir ordu ülkemizin dış dünyada caydırıcılık rolünü artıracaktır. Ancak, bir ülkenin ekonomisi gelişmemişse, demokratik standartları yetersizse, ordusu ne kadar güçlü olursa olsun gelişmiş ülkeler safında yer alması mümkün değildir. Güçlü ordu, tam demokrasi, geniş özgürlükler ve kalkınmış bir ekonomi; bunlar birbirini tamamlayan unsurlardır. Bu unsurların dengeli bir şekilde gelişmesi ve ilerlemesinin ülkemiz için faydası büyüktür. Bunun için her açıdan güçlü Türkiye`yi oluşturursak ordusu zaten güçlü olur.
"GENİŞ KAPSAMLI YARGI REFORMU ŞART"
* Yıllardır çözülmeyi bekleyen yargı reformu sorunu var. Sizce Türkiye`de bir "yandaş yargı" var mı?
-Bu soruya evet veya hayır şeklinde cevap vermek mümkün değil. Ancak, Türkiye`nin bir yargı sorunu olduğu açık. Son yıllarda yargının, yasama ve yürütme erki üzerinde çok etkili hale geldiğini, yasama ve yürütmenin yetki alanlarına müdahale ettiğini görüyoruz. Bu kapsamda, geniş kapsamlı bir yargı reformuna ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Yapılacak yargı reformuyla yargının bağımsızlığı güçlendirilirken, yargı tarafsızlığının da geliştirilmesi gerekmektedir. Özellikle HSYK`nın yapısının değiştirilmesi ve kararlarının yargı denetimine açılması mutlaka yapılması gereken reformlardandır. HSYK`ya astığı astık kestiği kestik politika yapmasına izin verilmemelidir. HSYK`nın yanlış bir kararı, yıllarını hâkimlik ve savcılık mesleğine adamış insanların tüm hayattan kopmasına neden olmaktadır. YARSAV gibi yapılanmalar da hukuk devleti ilkesiyle örtüşmüyor. Şemdinli olayında tüm Türkiye bunun çok kötü örneğini gördü.
Röportaj: Hasan Tosun
Anadolu`da
VAKİT GAZETESİ
18 Ekim 2009
.